Saatlere olan ilgisi vintage modeller ile başlayan bir saatsever olarak genellikle 3 kollu “time only” saatler, özellikle de vintage calatrava modellerini her zaman çok beğenmişimdir. Vintage kronograflara olan ilgim ise her zaman daha az oldu. Bunun temelinde ne olduğunu tam olarak bilmesem de nispeten karışık ve günümüzde tamiri zor mekanizmalar olmasının ana sebep olduğunu düşünüyorum. Aslında bir vintage kronografın başıma getirebileceği olası bir sorundan korkuyorum sanırım. Time only modeller ile kendi güvenli alanında oynayan bir çocuk gibiyim. Yine de, bu korkumu nispeten dizginleyip, uzun zamandır çok istediğim temizlikte bir Poljot 3017 modeline geçen sene sahip oldum ve o günden sonra vintage kronograflara olan ilgim gittikçe arttı. Bunun üstüne bir de geçenlerde görüştüğüm koleksiyoner bir arkadaşımın Zenith El Primero A384’ünü görmem eklenince kendimi El Primero modelleri arasında kaybetmiş halde buldum!
İlk kronograf modelleri 1800’lerin ilk çeyreğinde yapılmış olsa da bileklerdeki yerlerini almaları için yaklaşık 100 yıl daha geçmesi gerekecekti. 1913 yılında Longines firması at yarışçılarının kendi zamanlarını kendilerinin tutabilmesi için ürettikleri saat, ilk kronograf kol saati olarak kabul edilmektedir.
Yaklaşık 50 yıl boyunca birtakım değişikliklerle işlev gören kronograflar üzerinde 1960’lara gelindiğinde, daha pratik ve rahat kullanılabilmeleri için bazı iyileştirmelerin yapılmasına ihtiyaç duyulur hale gelmişti. Bu ihtiyacı karşılaması için ilk yapılması gereken geliştirme bu mekanizmaları otomatik şekilde kurulur hale getirmekti. Bunun için saat firmaları çoktan ar-ge çalışmalarına başlamışlardı bile! Nitekim 1969 yılına gelindiğinde 3 farklı otomatik kronograf mekanizma saatçilik dünyasına armağan edilmişti bile. Bunlardan birincisi Seiko tarafından geliştirilen ve William Pogue’un da 1973 yılındaki uzay görevi sırasında kolunda olan 6139 kodlu mekanizma, ikincisi Heuer, Breitling, Hamilton-Buren ve Dubois-Depraz firmalarınca oluşturulan bir ortak girişimin eseri olan Calibre-11 ve üçüncüsü ise Zenith tarafından geliştirilen El-Primero idi. Her ne kadar 1969 yılının Ocak ayında, prototip olarak, duyurusu ilk yapılan saat Zenith El-Primero olsa da piyasada ancak 3. sırada çıkabilmişti.
Aslında Zenith’in 1969 yılında ürettiği El-Primero’ya kadar kronograf konusunda herhangi bir iddiası yoktu. 1940’lı ve 1950’li yıllarda genellikle askeri birlikler için kronometre ve saatler üreten firma ancak başka üreticilerden temin ettiği mekanizmalar ile kronograf alanında varlık gösterebiliyordu. O dönemde İsviçre Kronograf Üreticileri Birliğine üye olmayışı da bu alanda herhangi bir iddiası olmadığı içindi. Bu alanda da söz sahibi olmaya karar veren Zenith, kronograflar ve diğer daha karmaşık saat mekanizmaları konusunda uzmanlığı olan Martel firmasını 1958-1960 yılları arasında bünyesine katarak bu konudaki uzmanlık ve yeteneğini geliştirmiş, böylece El-Primero gibi bir mekanizmayı herhangi eski bir mekanizma üzerine geliştirme yapmadan, doğrudan eskiz kâğıtlarından başlayan bir çalışmayla sıfırdan yaratmıştır.
Zenith El Primero’nun kendisi ile aynı yıl piyasaya çıkan diğer iki kronograftan en önemli farkı ise 5Hz çalışma frekansı idi. Böylece saatte 36000 salınım yapabiliyordu. 1966 yılında piyasaya sunulan Girard Perregaux ve 1967 yılında piyasaya sunulan Seiko Lord Marvel’in ardından piyasaya çıkan El Primero, üretilen 3. Hi-beat mekanizma olarak saatçilik tarihinde yerini aldı. Bu 3 markanın girişimlerinden sonra da hi-beat mekanizmalara olan ilgi giderek arttı. Hi-Beat mekanizmalara olan ilgilinin artmasındaki temel sebep, daha pürüzsüz şekilde akan bir saniye koluna sahip olma arzusundan çok daha öteydi. Hi-Beat mekanizmalar, low-beat denen klasik mekanizmalara kıyasla daha iyi zaman tutma yeteneğine sahiptirler. Hi-Beat mekanizmalar, saate birim zaman etki eden ve bu etkisi saatin zaman tutmasında sapmaya neden olacak etkenin, etki ettiği birim zamanın saatin tuttuğu zamandaki payını azaltır. Şöyle ki; 18000 salınımlı bir saat saniyeyi 5’e böler; 36000 salınımlı saat ise 10’a. 18000 salınımlı bir saat kolunuzdayken yapacağınız bir anlık sapma arttırıcı hareket, yapıldığı saniyenin %20’lik kısmına etki ederken bu oran 36000 salınımlı bir saatte saniyenin %10’udur. Dolayısıyla sapma arttırıcı hareketin saatin genel zaman tutuşuna etkisi de aynı oranda düşük olacaktır.
1970’lerdeki quartz krizinde derin darbe alan mekanik saat dünyası Zenith’i de derinden etkilemişti. 1923 yılında kurulmuş bir Amerikan firması olan Zenith Radyo Şirketine satılan Zenith’in bütün mekanik saat üretimine son verilmişti. Ancak üretimlere tamamen son verilmeden önce bunun haberini alan Charles Vermot, El Primero’nun üretimine ilişkin pek çok teknik çizim ve üretim ekipmanını güvenli bir yerde muhafaza etme kararı aldı. Kendisi de kronograf mekanizmalar konusunda uzman olan Vermot’un bu kararı alırken ne kadar duygusal davrandığını tahmin edebilirsiniz. Öyle sanıyorum ki böylesine muhteşem bir mekanik harikanın tarihe karışmasına razı olamadı. Vermot’un bu kararı sayesinde 1980’lerde mekanik saatler yeniden popüler olmaya başladığında Zenith herhangi bir yeniden geliştirmeye ihtiyaç duymadan El Primero’yu eski ve asıl kaynağından aynı şekilde üretime başlayabildi.
El Primero 1969 yılında 3 farklı kasa içinde piyasaya sunulmuştu. Bunlar A384, A385 ve A386 kodlu modellerdir.
Bunlar içinde en bilinen model, 38mm’lik yuvarlak kasası ve üst üste binmiş renkli kronograf kadranları ile A386 idi.
A386’ya eşlik eden diğer modeller ise 1960’lı ve 1970’li yıllarda çok sık karşılaşılan, Cushion ya da Tonneau olarak tabir edilen kasa yapısına sahip A384 ve A385 idi. 37mm çapında, 12.5mm yüksekliğinde bir kasa içinde ve Gay Freres imzalı Ladder bilezikle piyasaya çıkan bu modellerden A384 panda kadranı ile son derece dikkat çekici ve okunaklıydı.
A385’lerin hikâyesi ise bambaşka! Üretilen bazı A384 partilerinde ortaya çıkan tepe contası hatası nedeniyle kadranlar hasar görmüş ve bu hatalar giderildikten sonra elden geçirilen kadranlar A385’lerde görülen dereceli haki ya da sütlü kahve renklerde piyasaya sunulmuştur. Bu iki farklı tonlardaki A385 modelinde küçük kronograf kadran renkleri de beyaz ve gümüş olmak üzere 2 çeşitti. 1969-1971 yılları arasında 2600 adet A384, 2400 adet A385 üretildiği düşünülmektedir. Dolayısıyla 1969 yılında çıkarılan Cushion kasa El-Primero’nun toplamda yaklaşık 5000 adet üretildiği anlaşılmaktadır.
Tüm bu bilgileri edindikten sonra koleksiyoner dostumda gördüğüm, üretildiği dönemden bugüne oldukça az hasar ile gelebilmiş muhteşem A384 örneğine baktığımda, karşımda 50 yıllık bir saatten daha fazlasının durduğunu görüyorum! Her ne kadar orijinal Ladder bileziği kendisi ile beraber bugüne kadar gelememişse de zamanın izlerini taşıyan, güneş etkisi ile artık kahverengiye dönüşmüş kronograf kadranları, hala ilk günkü gibi radyoaktif olsa da ışık vermekten aciz radyum fosforları ve her şeyden önemlisi dünyanın ilk otomatik kronograf mekanizması ile karşımızda duran sıradan eski bir saat değil, tam anlamıyla saygıya değer horolojik bir köşe taşı.