Öyle sanıyorum ki herkes -en azından çocukken- uzaya gitmenin hayalini kurmuştur. Her ne kadar geceleri gökyüzünü izlemek dışında uzayla hiçbir ilişkisi olmayan bazıları günümüzde birkaç 100bin doları gözden çıkararak uzay turisti olabilse de, hayatını uzaya adamış Steven Hawking bu hayalini gerçekleştirmeden aramızdan ayrılmıştı.
Bugün uzay turizmi üzerine yapılan yatırımlar her geçen gün büyürken bu alana olan ilgi de gitgide artıyor. Yapılan yatırımlar ve keşfedilen yeni teknolojiler sayesinde yakın gelecekte uzaya çıkmak hiç olmadığı kadar mümkün ve kolay hale geleceğe benziyor. Oysaki 1900’lü yılların ilk yarısında uzaya çıkmak ancak bir ütopya idi. Ama tam da bu ütopya, 44 yıllık soğuk savaş döneminin belki de en büyük rekabetini yaratmıştı. Batı ve Doğu Bloklarından oluşan o zamanın dünyasındaki başat ülkeler bu uğurda onca maddi kaynağı ve insan gücünü harcadıktan sonra tarih 1960’lara geldiğinde bazı pozitif sonuçlar almaya başlamışlardı.
1950’li yıllarda fitili ateşlenen uzay yarışlarının ilk somut başarısı 4 Ekim 1957 yılında Sovyetler Birliği tarafından fırlatılan Sputnik-1 uydusu oldu. Yörüngeye oturmayı başaran uydu, uzay yarışını yeni bir seviyeye taşımıştı. Bu yarışta Sovyetler Birliğini bir adım öne geçiren bu olay, ABD kamuoyunda şaşkınlığa, yönetiminde ise derin bir şoka sebep olmuştu. Sputnik-1’e kısa sürede bir cevap verilmesi gerekiyordu ve bu cevap 31 Ocak 1958 yılında fırlatılan Explorer-1 uydusu oldu. Fırlatma başarılı geçmiş ve uydu yörüngeye oturmuştu. Artık yarış bir seviye daha ilerlemiş ve Sovyetler Birliğinin yeni adımıyla tam anlamıyla boyut değiştirmişti. Tarihler 12 Nisan 1961’i gösterdiğinde Kozmonot Yuri Gagarin Komutasındaki Vostok-1 uzay aracı dünya tarihinde ilk kez bir insanı uzaya taşımıştı.
Ve o insan, yani Yuri Gagarin aynı zamanda kolunda uzaya ilk çıkan saat olduğu “rivayet” edilen saati de taşımıştı: İçindeki 17 taşlı bir cal.2634 taşıyan bu saat efsanevi Sturmanskie idi! Mekanizması Lip R26 altyapısına dayanan ama durdurulabilen merkezi saniye eklentisi ile geliştirilmiş olan Sturmanskie, bu sayede uzay görevi esnasında diğer çalışanların kullandıkları saatlerle tam bir senkronizasyon sağlayabiliyordu.
Saatçilik tarihinde haklı bir yer edinen bu model uzaya çıkan ilk saat olarak kabul edilir. Peki, bu rivayet ne kadar doğrudur?
Sanırım pek değil…
Yuri Gagarin komutasındaki Vostok-1 uçuşundan yaklaşık 1 ay önce, takvimler 9 Mart 1961’i gösterdiğinde, Sovyetler Birliğinin hayvanlı uçuş denemelerinden biri yapıldı. Chernushka isimli köpek Korabl-Sputnik-4 uçuşuyla –geri dönüşüne pek de ihtimal verilmeden- uzaya gönderildiğinde ön bacaklarının birinde Dr. Abraham Genin’e ait bir Pobeda taşıyordu.
Pobeda’nın tam olarak neden Chernushka’nın bacağında olduğu bilinmese de, Dr. Genin, sorulan sorular üzerine, saatin kendisine orduda görevli olduğu yıllarda hediye edildiğini, uzun zamandır kendisi ile olduğu için oldukça sıkıldığını ve ondan kurtulmak istediğini söylemiş; kurtulurken de arka kapağında ad-soyadının baş harflerini taşıyan bu hatırayı uzaya göndermenin son derece çekici geldiğini anlatmıştır. Chernushka’nın geri dönüşü Dr. Genin’in planlarını bozsa da yaklaşık 1,5 saatlik bu görev sonunda saatin doğru zamanı gösteriyor oluşu, yerçekimsiz ortamdaki mekanik bir saatin sağlıklı çalışabileceğini kanıtlamıştır.
Smithsonian Institution kuruluşunun 1989 yılında Sovyet Uzay Tıbbı Araştırmacıları hakkında çektiği bir belgeselde bu hikayeyi anlatan Dr Abraham Genin, elinde bir Pobeda 34-K modeli ile görülüyor. Belgeselde net olarak görülen model sayesinde Dr. Genin’in neden saati bozamadığı daha net anlaşılıyor. Dönemindeki Pobeda’ların aksine bu model vidalı kurma kolu ve arka kapağı sayesinde Dust-Proof (Toz Geçirmez) bir kasa tasarımına sahiptir. Elbette bu sayede su geçirmezliği de önemli ölçüde yükselmiştir. İçinde 15 taşlı bir cal.2602 taşıyan bu Pobeda, bir köpeğin bacağında da olsa uzaya çıkan ilk saattir.
Sovyetler Birliği’nin 12 Nisan 1961 yılında Yuri Gagarin ile gösterdiği başarıya cevap ABD tarafından 20 Şubat 1962 yılında verilebilmişti. Bu cevapla, Friendship-7 göreviyle uzaya giden ilk Amerikalı John Glenn olmuştu.
Yaklaşık 5 saat süren görevi esnasında Glenn’in kolunda Heuer markalı 2915A model bir kronograf vardı. Heuer 2915A, 12 saatlik ve 60 dakikalık iki alt-kadranı, yaprak stilde tasarlanmış tek kolu ve kurmayı kolaylaştırıcı soğan stildeki büyük tepesi ile son derece ikonik bir görüntüye sahipti. Özel kanvas bir kılıfla kolda taşınabilecek hale getirilen bu kronograf uzaya çıkan ilk İsviçre saati olarak kabul edilmektedir.
Takvimler 18 Mart 1965’i gösterdiğinde bir başka Kozmonot uzay çalışmaları tarihine adını yazdırıyordu. Yaklaşık 12 dakika süren uzay yürüyüşü ile açık uzaya çıkan ilk insan unvanını alan Aleksey Leonov, uzay yarışında Sovyetler Birliği’nin öncü konumunu da pekiştirmişti.
Uzay yürüyüşü esnasında Aleksey Leonov’un kolunda en az gerçekleştirdiği görev kadar özel bir saat vardı: Strela! İlk kez 1959 yılında yalnızca Sovyet Hava Kuvvetleri için özel olarak üretilen ve sivillere satışı olmayan Strela, Venus cal.150 temel alınarak yeniden tasarlanmış column wheel bir kronograf mekanizmayı krom kaplama bir kasa ve geçmeli çelik arka kapak içinde taşıyordu.
Aleksey Leonov’un uzay yürüyüşü sonrasında oldukça ünlenen Strela, yaklaşık 20 yıl boyunca Sovyet Uzay araştırmalarının gözdesi olarak haklı şöhretinin tadını çıkardı ve Omega Speedmaster modelinin Sovyet karşılığı olarak horoloji tarihindeki yerini aldı.
Omega Speedmaster demişken sanırım uzayda biraz daha ileri gitmenin zamanı da geldi!
İnsanın keşif dürtüsü, iki kutuplu bir dünyadaki rekabetle birleşince uzayda daha ileri gitme isteği tarih boyunca hiç olmadığı kadar artmıştı. Bunun sonucunda ABD ayın keşfi için 21 Aralık 1968 tarihinde Apollo-8 programını gerçekleştirmiş ve ilk kez insanlı bir uzay aracı ayın yörüngesine oturtulmuştur. Bu görevin asıl amacı ise yapılması planlanan ay ziyareti için inişe uygun alanların tespit edilmesiydi. Nitekim çok değil, yaklaşık 7 ay sonra, 20 Temmuz 1969 günü Neil Armstrong ve Buzz Aldrin, Apollo-11 görevi ile aya ayak basan ilk insanlar oldular.
Bu astronotlar Apollo-11 görevleri boyunca kollarında birer Omega Speedmaster taşıyorlardı. Aslında bu görev Omega Speedmaster’ı uzaya götüren ilk görev değildi. Speedmaster daha önce 1962 yılında Sigma-7 görevindeki Wally Schirra’nın, 1965 yılında da Gemini-4 görevindeki Ed White’ın kolundaydı. Ancak Speedmaster ile en çok anılan ve yukarıda sayılanlar arasında en önemlisi olan Apollo-11 görevi başlığında saatten bahsetmek daha uygun olacaktı.
Her ikisinin saatleri de ST105.012 referans kodlu modellerdi. Her ne kadar Amstrong ay yürüyüşü esnasında saatini araçta bırakmış olsa da aya “ayak” basan ilk saatler olarak nitelendirilmeleri yanlış olmaz. Bu Speedmaster referansının en önemli özellikleri, artık ikonik hale gelen twisted lug tasarımının ve hem kurma kolu hem de kronograf düğmelerini koruyan kasa yapısının ilk kez kullanılmış olmasıdır. Kalbinde yer alan Lemania 2310 altyapılı Cal.321 ise saati özel kılan bir başka detaydır.
26 Temmuz 1971 tarihindeki Apollo-15 görevinde yer alan David Scott’ın başına gelen olay sonrasında 2. bir saat daha aya ayak basma şerefine erişti.
Görev sırasında Scott’ın kullandığı Speedmaster’ın akrilik kristali daha önce de başka Speedmasterların başına geldiği gibi basınç farkından dolayı düştü. Bunun üzerine kendi kişisel saatini kullanmaya başlayan Scott böylelikle şahsi Bulova kronografını aya çıkan 2. Saat yapmayı başardı.
16 Kasım 1973 tarihinde Florida’daki Kennedy Uzay Üssünden fırlatılan bir roketle başlatılan Skylab-4 görevi, kumandan Gerald Carr, pilot William Pogue, ve bilim adamı Edward Gibson’ın 84 gün yörüngede kalarak bir rekor kırmaları yanı sıra ilk kez bir otomatik mekanizmalı saati uzaya taşıması bakımından da önemlidir.
Uzun yıllar uzaydaki ilk otomatik saat unvanını Sinn markası kullanmıştı. Zira 1985 yılında gerçekleştirilen Spacelab-D1 görevinde yer alan Alman astronot Reinhard Furrer, uçuş demirbaş ekipmanlarının yanı sıra şahsi saati olarak yanına PVD kaplı bir Sinn 140 kronograf almıştı.
2007 yılında, William Pogue’un 1973 yılındali uzay görevi sırasında çekilen fotoğraflarının birinde kolunda görülen saatin bir Seiko 6139 olduğu anlaşılıncaya kadar da uzaydaki ilk otomatik saat Furrer’in Sinn kronografıydı.
Takvimler 2012 yılını gösterdiğinde ise Tag Heuer ve Elon Musk arasındaki anlaşma neticesinde daha önce John Glenn’in kolunda uzaya çıkan Heuer 2915A’nın anısına üretilen TAG Heuer Carrera Calibre 1887 SpaceX Chronograph , SpaceX görevinin Dragon uzay aracı ile Uluslararası Uzay İstasyonuna gönderilmiştir.
Bu yazıda ele alınan saatlerin tamamı uzaya çıkmış olmasına karşın uzaya çıkan saatlerin tamamı bunlar değildir. Bilinirlikleri ve horolojik açıdan önemleri göz önüne alınarak bu marka ve modellerin işlenmesi daha uygun görüldüğü için ve elbette yazıya bir kısıt getirmemiz gerektiğinden bazı modelleri ele alamadık. Burada bahsedilen marka ve modellerin yanı sıra uzaya çıkan astronot ve kozmonotların kullandığı pek çok farklı mekanik ve dijital saat vardır. Umarım bu kadarıyla keyifli zaman geçirmenizi sağlayabilmişizdir.