Sinemada post-modernizmin tanrısı olarak kabul edilebilecek Quentin Tarantino’nun yönetmenliğini üstlendiği ikinci ve tartışmasız en başarılı filmi Pulp Fiction’ın vizyona girmesinin üzerinden tam 26 sene geçti. Evet, yaşlandınız fakat konumuz bu değil. Zaten ne kadar yaşlanırsanız o kadar bilgeleşeceğinizden bu sandığınız kadar kötü de değil. Unutmayın karşı cinsi en çok etkileyen şeylerden biri bilgeliktir. Aslında bundan tam olarak emin değiliz ama dert etmeyin böyle düşündüğünüz zaman daha iyi hissetmenizi sağlıyor. Üstelik, bir şeyi gerçekleştirmenin birinci adımının inanmak olduğunu göz önünde bulunduracak olursanız aslında bu söylediğimize inanarak şimdiden bir adım atmış oldunuz bile. Daha fazla elimize yüzümüze bulaştırmadan konumuza dönecek olursak; Pulp Fiction filminde bizlerin aklında tek bir sahne kaldı. Hayır, Mia Wallace’ın dans ettiği sahne değil… Boksör Butch’un çocukluğuna döndüğümüz, savaşta ölen babasının silah arkadaşının Butch’a büyük zahmetlere girerek (gerçekten büyük zahmetlere girerek) teslim etmeyi başardığı nesilden nesile aktarılan o kol saatinin başrolü oynadığı sahneden bahsediyorum. Bu sahnenin ve saatin olay örgüsünde büyük bir dönüm noktası teşkil etmesi ve Butch’un hayatını kökten değiştirecek gelişmelere neden olması bir yana, bu saat bizler için farklı bir anlam taşıyor. Öncelikle hepimiz – özellikle de yaşı bu filmin ilk vizyon tarihine yetenlerimiz – ortada henüz daha internet falan da yokken bu saatin markasını öğrenebilmek için çok büyük emekler sarf ettiler. VHS kasetten izlenirken dondurulan bir imajın yakınlaştırıldığında ne hale geleceğini lütfen bilenler bilmeyenlere anlatsın. Neyse ki internetin hayatımıza dahil olması, hemen ardından da arama motorlarının yaygın kullanıma geçmesiyle birlikte artık merak ettiğimiz bir şeyi öğrenememe dönemi tarihe karıştı.
Siz daha fazla zahmete girmeyin diye biz bu efsane saati araştırdık ve markasını sizler için öğrendik. Efsane diyoruz çünkü bu saat hem sinema tarihinin olayların akışını değiştiren ilk ve bildiğimiz kadarıyla tek saati hem de ilk üretilen kol saatlerinden. Saatin üretildiği 1918 yılında yaygınlıkla cep saatleri kullanılmaktaydı fakat birinci dünya savaşında askerlerin hem iki ellerini birden kullanıp hem de aynı zamanda saate bakabilecekleri bir teknoloji olarak sunulan saat kayışları, savaş bittikten sonra her savaş teknolojisinde olduğu gibi sivil halkın kullanımına sunuldu ve kayışlı kol saatleri yaygınlaşmaya başladı. İşte filmde gördüğümüz ve nesiller boyunca hiç olmadık yerlere gire çıka Butch’a kadar ulaşan bu saatin markası Lancet’ti.
Lancet, 1873 yılında kurulan, saat tasarımında ve üretiminde detaylara verdiği önemle bilinen İsviçreli bir üretici olan Langendorf Watch Company SA’nın el üretimi altın saatlerinden biri. Üreticinin bir diğer markası olan ve Lancet’e nazaran bilinirliği daha yüksek olan Lanco saatler de fabrikanın üretimde olduğu 1973 yılına kadar üretilmeye ve satılmaya devam etti ve tıpkı Butch’un ailesinde olduğu gibi dededen toruna, babadan oğula nesiller boyu seyahat ederek günümüze kadar geldiler ve geleceğe doğru da yolculuklarına devam ediyorlar. “Bir saat asla yalnızca bir saat değildir” ve “Zamanı göstermesi bir saatten beklenenlerin en önemsizidir” derken aslında tam olarak da bundan bahsediyorduk.
Langendorf Watch Company AS’nin 1873 – 1973 yılları arasında, yani tam bir asır boyunca ürettiği saatlere zaman zaman açık arttırmalarda rastlıyoruz. Bazı şanslı koleksiyonerlerin bu el yapımı altın saatlerin orijinal modellerine e-bay sayfalarında rasgelebildiği de aldığımız duyumlar arasında. Tabii orijinali kadar sahtesine de denk gelmek hayli olası olduğundan tavsiyemiz böylesi vintage özelliğe sahip bir saat arayışı içindeyseniz bunu kesinlikle onaylı müzayedeciler ve müzayedeler aracılığıyla edinmeniz.
Konu sinema ve saatten açılmışken, her ne kadar Butch’un aile yadigarı Lancet’i kadar kilit bir rol oynamasa da ünü neredeyse filmin kendi ününü zorlamaya başlamış başka saatler de mevcut. John Wick’in, özel harekatçıların kullandığı yöntemle, silah tutarken bakabilmesine olanak sağlayacak şekilde bileğinin iç tarafına taktığı, çoktan bir ikon haline gelmiş olan Carl F. Bucherer Manero AutoDate bunların başında gelir. Film serisinin her üç bölümünde de John Wick’in yalnızca stilini tamamlamakla kalmayıp, ihtiyaçlarına da en efektif şekilde cevap veren bu saatin Amerika satış fiyatı $2400 ile $13600 arasında değişkenlik gösteriyor.
Konu stil tamamlamaya gelince, sinema tarihin en iyi giyinen gizli ajanından bahsetmezsek olmaz. Serinin Skyfall filminde James Bond’un kullandığı Omega Seamaster modeli yakışıklılığıyla olduğu kadar keskin zekasıyla da bilinen Bond’un ününe yakışır bir parça. Omega Seamaster modelleri $2290 ile $9000 civarlarında seyrediyor.
Silahlı kahramanlara biraz ara vererek sporcu kahramanlara geçecek olursak, 7 Kasım 1980 tarihinde ölümsüz yıldızlar arasında yerini alan Steve Mcqueen’in bir araba yarışçısını canlandırdığı ve gerçek yarış sahnelerinin kullanıldığı Le Mans filminde taktığı Tag Heuer Monaco 1133 yalnızca sinema ve spor tarihine değil, markanın ünlü “Do not crack under pressure – Baskı altında kırılma” sloganlı, en az Le Mans filmi kadar etkileyici ve çarpıcı olan reklam filmiyle reklam tarihine de geçmiştir. Vintage Monaco 1133’ler müzayedelerde ve açık arttırmalarda farklı fiyatlardan alıcı bulurken, Tag Heuer’in yeniden ürettiği modern versiyonları $5400 civarlarında satışa sunulmaktadır.
Sinema tarihinin en özgün, hayalle gerçeğin tamamen bir araya girdiği, nerede hayalin bitip nerede gerçeğin başladığının alabildiğine silikleştiği, çekim hikayesi de en az kendisi kadar gerçeküstü bir niteliğe bürünmüş filmi Apocalypse Now’da ise ölümsüz bir diğer aktör Marlon Brando’nun hayat verdiği Albay Kurtz karakterinin kullandığı Rolex GMT Master 1675 göze çarpıyor. Apocalypse Now ile ilgili ikonik olmayan nerdeyse hiçbir şey olmadığı için bu model sanki ayrışmıyor gibi düşünebilirsiniz fakat Kurtz gibi tecrübeli bir savaşçı, sıcak çatışma tecrübesi bol bir askerin yapacağı gibi saati bileğinin içine takınca işler değişiyor. Marlon Brando’nun en az kendisi kadar sofistike ve felsefi derinlikli karakteri Albay Kurtz olmayan saçları ve özgün kıyafetlerinin yanı sıra saat tercihiyle de biliniyor. Çekimlerinde kullanılan uyuşturucu nedeniyle en az film kadar gerçeküstü bir ortama dönüştüğü rivayetleri dilden dile dolaşan, çekimleri yılan hikayesine dönmüş bu baş yapıtta Albay Kurtz’un kullandığı Rolex GMT Master 1675 modeline müzayedelerde ve açık arttırmalarda rastlamak mümkün. Bu model parçalar $12000 civarlarından başlayarak ucu açık belirsizlikte fiyatlara alıcı bulabiliyor hatta geçtiğimiz Aralık ayında bizzat Marlon Brando’nun filmde taktığı ve 1995 yılına kadar sahibi olduğu, iç yüzünde “M.Brando” yazılı Rolex GMT Master 1675 tam $1.9 milyon’a alıcı buldu. Evet yanlış okumadınız. Fazlası var eksiği yok; adı açıklanmayan bu alıcının saat için ödediği rakam tam olarak $1.952.000
Son olarak, yaz aylarında ne zaman deniz girsek sahneleri hemen gözümüzün önünde canlanan, korku – gerilim türünün klişelerinden birini teşkil eden, sayısız benzeri çekilmiş, sayısız filme esin kaynağı olmuş unutulmaz Jaws filminde Richard Dreyfuss’un canlandırdığı köpekbalığı uzmanı Matt Hooper’ın kolunda arz-ı endam eden, tıpkı Pulp Fiction’da yer alan Butch’un Lancet’i gibi, markası uzun yıllar belirsizliğini koruyan, sinema ve saat severler tarafından çoğunlukla Rolex ya da Omega olduğu yönünde yanlış tahminde bulunulan, bu bağlamda adından en çok söz ettiren saatlerden biri olan Alsta Nautascaph modeliyle noktalarsak sanıyoruz ki tam yerinde ve tam tadında bırakmış olacağız.
Bu saatin marka ve modelinin yıllar boyunca belirlenememesinin sebebi yalnızca teknolojik yetersizlikler değil aynı zamanda 70’lerde gerçekleşen Quartz Krizi esnasında üreticinin batıp piyasadan silinmesi fakat işin ilginç ve bir o kadar da efsanevi yanı şu ki , 2014 yılında yeniden canlanan marka, saat dünyasında fırtına gibi bir dönüş yapmakla kalmayıp, Jaws filminin nimetlerinden de bir reklam bütçesi olmaksızın faydalanmaya devam ediyor. Saatin modern versiyonlarını $800 dolar civarlarında elde edebilmek mümkün.
Tıpkı bir saatin hiçbir zaman yalnızca bir saat olmadığı gibi bir filmin de hiçbir zaman yalnızca bir film olmadığını vurgulayarak sonlandıracak olursak sanıyoruz artık beyaz perdedeki kahramanların kollarında ne olduğuna bundan sonra siz de en az bizim kadar dikkat edeceksinizdir.